Covid-19 sonrası tedbirler gevşetildi, salgın hastalıklar arttı…
COVID-19 pandemisi süresince maske kullanımı ve hijyen önlemlerinin toplum tarafından benimsendiğini belirten uzmanlar, tedbirlerin gevşetilmesi ve maske kullanımının bırakılmasıyla damlacık ve solunum yolu ile bulaşan hastalıkların daha hızlı yayıldığını söylüyor.
Soğuk algınlığı veya grip belirtileri olan kişilerin maske takmasının, virüs parçacıklarının maskede kalmasını sağlayacağını aktaran Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Özellikle hasta kişilerin kalabalık ortamlarda maske takması gerektiği, bunun toplumsal bir sorumluluk olduğu unutulmamalı.” dedi. El yıkama alışkanlıklarında doğru tekniklerin uygulanmasının enfeksiyon riskini azalttığına vurgu yapan Dr. Dilek Leyla Mamçu, kapalı alanların saat başı havalandırılması ve yüzeylerin düzenli dezenfekte edilmesi gerektiğini aktardı.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, son dönemde artan salgın hastalıklar hakkında bilgi verdi ve koruyucu önlemleri hatırlattı.
Soğuk algınlığı ve grip gibi belirtileri olanlar toplu alanlarda maske kullanmalı!
Toplu taşıma araçlarında maske kullanımının, özellikle solunum yolu ile bulaşan virüslerinin yayılmasını önlemek için son derece önemli olduğuna dikkat çeken Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Toplu taşımalarda sosyal mesafenin korunması zor olduğundan, maske takmak ek bir koruma sağlar. Soğuk algınlığı veya grip belirtileri olan kişilerin maske takması, konuşma, öksürük, hapşırık esnasında ağız ve burundan çıkan virüs parçacıklarının maskede tutulmasını sağlayarak başkalarına bulaşmayı engeller.” dedi.
COVID-19 pandemisi süresince maske kullanımı yaygınlaşmış olsa da, tedbirlerin gevşetilmesi ve maske kullanımının bırakılmasının damlacık ve solunum yolu ile bulaşan hastalıkların yayılmasını arttırdığını ifade eden Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Halen Dünya Sağlık Örgütü ve yerel sağlık otoriteleri tarafından paylaşılan herhangi bir salgın bilgisi yok. Ancak, kış aylarında daha çok kapalı ortamlarda zaman geçirildiği için hastalıklar kolayca yayılıp çok sayıda insanı etkileyebiliyor. Özellikle hasta kişilerin kalabalık ortamlarda maske takması gerektiği, bunun toplumsal bir sorumluluk olduğu unutulmamalı.” açıklamasını yaptı.
Elleri yıkamadan önce aksesuarlar çıkarılmalı!
El hijyeni konusunda en sık yapılan hatalara değinen Dr. Dilek Leyla Mamçu, şunları söyledi:
“Enfeksiyonları önlemede en fazla etkinliği kanıtlanan yöntem el yıkamadır. Etkili bir el hijyeni ancak doğru bir el yıkama ile sağlanır. Bu konudaki tüm bilgilendirmelere ve ayrıca su-sabun- kağıt havlu gibi olanaklara çoğu yerde sahip olmamıza rağmen ne yazık ki hala el yıkamada bazı yaygın hatalar yapılıyor.
Eller genellikle yetersiz süre yıkanıyor. Eller en az 20 saniye boyunca sabun ve su ile yıkanmalı. Sabun kullanılmıyor. Ellerin bütün yüzeyleri yıkanmıyor. Avuç içleri, parmak araları ve bilekler iyice ovulmalı. El yıkama öncesinde yüzük, saat gibi aksesuarlar çıkarılmalı. Özellikle tuvalet sonrası, yemek hazırlamadan önce, yemek yemeye başlamadan önce veya dışarıdan geldikten sonra eller yıkanmalı. El yıkamanın yapılamadığı yerlerde, acil durumlarda, alkol bazlı el dezenfektanı ile el ovalama yapılabilir. Ancak sonrasında mutlaka eller usulüne uygun şekilde yıkanmalı.”
Kapalı ortamlar saat başı havalandırılmalı, yüzeyler dezenfekte edilmeli…
Bulunulan ortamın kalabalık ve havasız olmasının, hasta kişilerin konuşma, öksürük ve hapşırık yoluyla ortam havasına saldığı enfeksiyon etkenlerinin bulaşma olasılığını arttırdığına vurgu yapan Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Ev, iş yeri gibi kapalı ortamlar mevcut insan sayısı ile orantılı olarak sık sık havalandırılmalı. Saat başı beş dakika havalandırma yeterli.” dedi.
Hastalık etkeni olan mikroorganizmaların, öksürme, hapşırma, konuşma sırasında havaya karışabildiğini ve oradan da ortamdaki yüzeylere bulaşabildiğini yineleyen Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Ayrıca tuvalet sonrası iyi yıkanmayan veya kirli yüzeylere temas eden eller yoluyla da bakteri ve virüsler yüzeylere bulaşıp burada uzun süre canlılıklarını koruyabiliyorlar. Bulaşıcı hastalıklar bunların deri, burun veya ağız yoluyla vücuda girmesiyle oluşuyor. Kapı kolu, musluklar, elektrik düğmeleri gibi birçok kişinin temas edebildiği yüzeylerin yanında masa gibi yüzeylerin de temiz ve dezenfekte edilmiş olması bulaşıcı hastalıkların önlenmesi için son derece önemli.” uyarısında bulundu.
Risk grubundaki bireylerin sağlığı öncelikli olmalı!
Risk grubu olarak tanımlanan 5 yaş altı veya 65 yaş üstü bireyler ile gebeler, böbrek, kalp, akciğer, karaciğer hastalığı veya diyabet gibi kronik hastalığı olanlar ve immün sistemi zayıflatan kronik hastalığı olanların bulaşıcı hastalıklara karşı diğer kişilere oranla daha fazla risk altında olduklarını hatırlatan Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Risk gruplarının yaşı ve sağlık durumuna göre hekim tarafından önerilen aşılarla aşılanması ve toplumda sağlıklarının öncelenmesi son derece önemli.” dedi.
Hijyen alışkanlıkları eğitim, bilinçlendirme ve farkındalığın artırılması ile sürdürülebilir…
Kalabalık etkinliklerde toplumun hastalık riskine karşı daha bilinçli hareket etmesi için çeşitli stratejiler ve önlemler uygulanabileceğini dile getiren Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Bu stratejiler, bireylerin sağlıklarını korumalarını sağlarken aynı zamanda toplum sağlığını da destekler. Sosyal mesafeyi destekleyen yerleşim planı yapmak, maske kullanmak , ortamın havalandırılması, uzun süre kapalı ortamda kalmama gibi önlemler alınabilir.” dedi.
Bu stratejilerin entegre bir biçimde uygulanmasının, kalabalık etkinliklerde salgın riskinin azaltılmasına büyük katkı sağlayacağını ve toplumun genel sağlığını koruyacağını aktaran Dr. Dilek Leyla Mamçu, hijyen alışkanlıklarının uzun vadede sürdürülebilirliğinin eğitim, bilinçlendirme ve toplumun farkındalığının arttırılmasına yönelik çalışmalarla sağlanabileceğini söyledi ve sözlerini şöyle tamamladı:
“Hastalananların maske takması, hasta kişilerin evde kalmasına yönelik iş ve okul düzenlemeleri yapılması, hastaneye doğru zamanda başvurulması ve bağışıklığın yüksek tutulması toplumda bulaşıcı hastalıkları kontrol altında tutmaya yardımcı olur. Risk gruplarının aşılanması, bu sayede toplumsal bağışıklığın artırılması da hedeflenmelidir.”
- En son haberler
- Covid-19 sonrası tedbirler gevşetildi, salgın hastalıklar arttı…21 Ocak 2025
- Uzmanı, Kartalkaya’daki yangını değerlendirdi!21 Ocak 2025
- Çocuklara empati kazandırmak, onların daha mutlu olmalarını sağlıyor21 Ocak 2025
- Üsküdar mezunları Hong Kong’da tam burslu yüksek lisans hakkı kazandı21 Ocak 2025
- Odyoloji Öğrencileri TÜBİTAK Ulusal Metroloji Enstitüsünde…21 Ocak 2025
- Doç. Dr. İbrahim Arslan, İsrail-Hamas anlaşmasını değerlendirdi20 Ocak 2025
- “Duygusal zekânın en büyük düşmanlarından biri bencillik!”20 Ocak 2025
- Kanıta Dayalı Ergoterapi Uygulamaları etkinliğinin 5’incisi düzenlendi20 Ocak 2025
- Tedavi edilmeyen boyun ağrısı birçok sorunu tetikleyebilir!19 Ocak 2025
- "Edebiyatımızın Yeni Yüzyılına Yüz Yeni Yazar Projesi" başladı…18 Ocak 2025