Hesaplaşmak kavga değil, gelişme yolunda ilerlemektir
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Hürriyet Aile köşesinde bu hafta “İçsel Çatışma ve Kabul Edilmeyen Hatalar” konusuna ilişkin bir yazı kaleme aldı.
İç çatışması yaşayan kişiler için en büyük acı, kabul etmediği hatalarıdır. Kabul etmediğimiz hatalar veya asıl kimliğimize, kişiliğimize uymayan hatalarımız var.
Bu hataları kabul edip kendimizi bağışlamamız lazım ve ‘Bu bana ne öğretti?’ diyerek onu yeniden tanımlayıp alıp rafa koymamız lazım. 10 sene önce yaptığımız hatayı alıyoruz, sanki dün yapmışız gibi devamlı beynimizde yaşatıyoruz.
Bağışlayıcılık mekanizmasını kullanamıyoruz
O hata veya travmalar bizim kendi hatamız da olabilir. Bize yapılmış bir hata da olabilir. Böyle durumlarda bağışlayıcılık mekanizmasını kullanamıyoruz. Hâlbuki bir insanın karşısındaki bağışlanmaya layık değilse bile böyle durumlarda onu kabullenmek gerekiyor. İnsanın değiştirebileceği şeyi ve değiştiremeyeceği şeyi ayırt etmesi ile ilgili muhakemesini çalıştırması, kullanması gerekiyor. Kişi, gücünün yetmediği değiştiremeyeceği konuların üzerine giderse acı çeker. Böyle durumlarda kabullenecek ‘Bunu şu anda değiştiremiyorum ama belki ilerde şartlar değişirse uygun zamanda uygun şekilde bu konuda tepkimi tavrımı koyacağım’ demeli.
İç hesaplaşma, kişisel gelişimin önemli bir parçasıdır
Bu yapılmadığı zaman öç alma duygusu bazen intikam duygusu ortaya çıkıyor. Gidip hemen öç almak yerine sakin kalmak gerekiyor. İç hesaplaşmayı doğru yapabilmek insanın kişisel gelişiminin en önemli parçasıdır. Şu anda terk edilen bazı kişisel gelişim teknikleri var. O teknikler, kişinin içerisindeki negatif duyguları çatışmaları travmaları yok saydırıyor. Kişiyi sadece olumluya odaklandırıyor.
Zayıf yönler de kabul edilip geliştirilmelidir
Bir insan sadece olumlu duygulardan oluşan bir varlık değildir. Olumlu ve olumsuz duyguların çeşnisidir. O çeşninin olumlu tarafını da güçlü tarafını da zayıf tarafını da göreceksin. Kişi zayıf tarafını güçlendirmeye, düzeltmeye ve onarmaya çalışacak. Kişinin güçlü yönlerini kullanarak hayatta ilerlemeye çalışması gerekiyor. Kişinin güçlü yönlerini de zayıf yönlerini de bilmesi önemli. Güçlü taraflarımızı görüp zayıf taraflarımızı yok sayarak değil. Onları yönetmemiz gerekiyor. Kabullenmemiz gerekiyor. Zayıf yönlerini geliştirmek için ne yapabileceğini düşünmesi gerekiyor.
Bizim kültürümüzde buna tevazu deniyor. Tevazu diğer insanlardan kendini alçak, değersiz görmek değil. Herkes eşittir çünkü herkes biriciktir. IQ’su 60 olan bir insan bile orijinaldir. Çünkü benzeri yoktur. Benzeri olmayan her şey de orijinal olduğu için saygıya değerdir. Hiç kimseyi küçük görmeyip ama hiç kimseden de kendinizi büyük görmemek gerekiyor. Mesela kendini rahatlatmak için büyüklük duygusuna sığınıyor bazı kişiler. İç hesaplaşmadan kaçmak için.
Eleştiri armağan gibi görülmelidir
Bizim kültürümüzde kibir denilen durum. Bu duyguya sığınınca da işte narsistik, körlük dediğimiz durum oluşuyor. Narsistik, körlük olan kişiler kusurlarını görmezler. Birisi ona kusurunu söylerse düşman gibi görür onu. Ve bu kimse iç hesaplaşmayı yapamaz. Yapamadığı için bir kamyon gibi bir yerde duvara çarpar, bir yerde uçuruma yuvarlanır. Onun için hayat yolunda ilerlerken dışardan gelen eleştiriyi armağan olarak görmek lazım. Eleştiriyi armağan gibi gören bir kimse ne yapar? Öz eleştiri yapar. Burada hata yapmamam için ne yapmam lazım? Daha önceki hatalar bana ne öğretti? Daha önceki olaylar bana ne öğretti diye sorgulamak lazım.
Ömür boyu öğrenme var...
İnsan ömür boyu öğrenen bir varlıktır. Bu beyindeki nöroplastinin çıkması öğrenmenin ömür boyu sürdüğünü gösteriyor. ‘Ben her şeyi biliyorum artık’ dediğin zaman orada donup kalıyorsun. Ondan sonra beyin küçülmeye ve körelmeye başlıyor. 21’inci yüzyıl becerileri arasında öğrenen örgüt kavramı öne çıkıyor. Öğrenme sadece kişiler için değil, toplum için de geçerli oluyor. Biz hekimler de hastalarımızdan çok şey öğreniyoruz. Hastalar mesleki anlamda bizim ilk öğrencimiz, ilk eğitimcimiz. Bizden sorunu için yardım istiyor. O sorunu mevcut bilgimizle çözemediğimizde beynimizi zorluyoruz. Acaba ne olabilir, bu sorunu çözmek için ne yapılabilir, dünyada bununla ilgili kim ne yapmış diye literatüre bakıyoruz ve bu arada kendimiz de bir şeyler öğreniyoruz. Onun derdine çare bulurken kendimizi de geliştiriyoruz. Lokman Hekim’e soruyorlar. ‘Bu hikmeti nereden öğrendin?’ diye Lokman Hekim çok ilginç bir cevap veriyor: ‘Körlerden öğrendim. Kör elinde sopayla bir yeri yoklamadan adımını atmaz.’
Hikmeti öğrenmek için gayret ve çaba gerekiyor
Yani hayatta da karar verirken iyice ölçüp tartıp ihtiyaç analizi yapacaksınız, risk analizi yapacaksınız, kriz analizi yapacaksınız. Bütün bunları yaparak, ölçüp biçerek, adım adım giderseniz hikmeti öyle öğreniyorsunuz. Ama bunun için gayret gerekiyor, çaba gerekiyor, zorlamak gerekiyor. Hikmet kenarda oturan kimselere kapısını açmıyor. Hikmet bir hazinedir. Öyle bir hazine ki denizin altındaki hazine gibidir ve kendini dalgıçlık yapabilenlere açıyor. Yunus Emre’nin çok güzel bir sözü var. O iç keşif yolculuğuna çıkıyor. Oradan ilahi aşkı buluyor. Diyor ki ‘’Balların ballısını buldum.’’ diyor. ‘Benim kovanım helal olsun başkalarına’ diyor. Yani o derece ki kendi sahip olduğu şeylerin önemsizliğini anlıyor. O iç keşif yolculuğunun güzelliklerini keşfettiği zaman. Bu da iç hesaplaşmadır.
Hesaplaşmak kavga değildir, gelişme yolunda ilerlemektir...
İç hesaplaşma kötü bir şey değildir. Hesaplaşmak, kavga değildir, savaş değildir. Hesaplaşmak, gelişme yolunda ilerlemektir. Büyümenin bir parçasıdır. Hesap verme duygusu insanı çok rahatsız eder. İnsanoğlu hesap vermekten hoşlanmaz. İnsanın doğası gereğidir. Kimse hiç kimse bana hesap sormasın der. Ama hayatta da insan medeni bir varlık, ilişkisel bir varlık insan. Bir insanın tek kişilik ordu gibi başarılı olması, mutlu olması da mümkün değil. Çünkü başarı takım başarısıdır. İş birliği başarısıdır. Tek başına bir insan ne kadar sosyalleşebilirse sosyal sermayesi ne kadar genişse insanın o kimse o kadar zengindir.
- En son haberler
- Kötülükle mücadeleye kendimizden başlayacağız!25 Aralık 2024
- Dinin Medyatikleşmesi25 Aralık 2024
- Sosyal medyada şiddetin canlı yayınlanması nelere yol açıyor?25 Aralık 2024
- Küresel eşitsizlikler ve çözüm önerileri konuşuldu25 Aralık 2024
- Diş sağlığı sorunları soğuk havalarda hassasiyete neden olabilir!24 Aralık 2024
- Balıkesir'deki mühimmat fabrikasında patlama neden oldu?24 Aralık 2024
- Sosyal medyanın hızlı olması, bağımlılık yapıcı etkisini arttırıyor24 Aralık 2024
- Bilinçli ve verimli teknoloji kullanımı nasıl olmalı?24 Aralık 2024
- Üsküdar’da Yapay Zeka Zirvesi düzenlendi…24 Aralık 2024
- Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Tüketim kültürü sadece finansal kaynaklarımızı değil psikolojik kaynaklarımızı da tüketmeye başladı”24 Aralık 2024