Prof. Dr. Tarhan: “Bu proje kendini aşma projesidir”
Üsküdar Üniversitesi ile Kastamonu Dernekler Federasyonu (KASDERFED) iş birliğinde İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü desteğiyle ve İstanbul Valiliği himayelerinde hayata geçirilen “Gölgeden Işığa” Projesinin açılış programı gerçekleşti. Gölgede kalan gençleri topluma kazandırmayı amaçlayan proje yoğun ilgi gördü. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, program kapsamında “Gençlerle Etkili İletişim Teknikleri” başlıklı konferans verdi. Bu projenin kendini aşma projesi olduğunu söyleyen Tarhan, gençlere altın niteliğinde tavsiyeler de bulundu.
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşke Nermin Tarhan Konferans salonunda düzenlenen açılış programına İstanbul Vali Yardımcısı M. Asım Alkan, İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk, Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İTO Meclis Üyesi İshak Koçoğlu, İlim ve Fazilet Vakfı Başkanı Mahmut Ekşi, KASDERFED Başkanı Fatma Kıranoğlu, Üsküdar Üniversitesi Toplumsal Katkı Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Nebiye Yaşar başta olmak üzere öğrenciler, kamu kurumu temsilcileri ile sivil toplum kuruluşlarının başkan ve yöneticileri katıldı.
Konferans öncesi açılış konuşmalarını sırasıyla Mustafa Asım Alkan, Hulusi Şentürk, İshak Koçoğlu, Mahmut Ekşi, Fatma Kıranoğlu ve Dr. Öğr. Üyesi Nebiye Yaşar gerçekleştirildi.
Mustafa Asım Alkan: “Planlı çalışma kültürü gençlerimize mutlaka kazandırılmalı”
İstanbul Vali Yardımcısı Mustafa Asım Alkan programın açılış konuşmasında proje üretimi ve planlı çalışma kültürüne dikkat çekti. Alkan; “Bu projenin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum çünkü bir milletin geleceği gençlerdir. Atatürk’ün de dediği gibi, ‘Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak olan sizlersiniz.’ Gelişmiş ülkelerin ortak noktası gençlerine iyi eğitim vermeleri ve onları ruhen, bedenen, zihnen donatmalarıdır. Bizim de gençlerimize sadece akademik bilgi değil sanat, girişimcilik, sosyal beceriler gibi alanlarda da eğitim vermemiz gerekiyor. Gençlerin vizyon sahibi, hayal kurabilen, ekip çalışmasına yatkın bireyler olarak yetişmeleri şart. Bu noktada Selçuk Bayraktar’ın yıllar önce kurduğu hayal ve bunu gerçekleştirmesi önemli bir örnektir. Proje üretimi ve planlı çalışma kültürü de gençlerimize mutlaka kazandırılmalı. Plansızlık, ülke olarak önümüzdeki en büyük engellerden biri. 100 yıl sonrasını planlayan medeniyetler bugün öncüdür. Bu projede iletişim, liderlik, inovasyon gibi eğitimlerin yer alması da çok değerli. Sosyal zekâ da başarıda en az akademik bilgi kadar etkilidir. Gençlerimizin çok yönlü gelişimi için bu eğitimlerin erken yaşta verilmesi büyük önem taşıyor.” ifadelerini kullandı.
Hulusi Şentürk: “Güçlü Türkiye’yi böyle bir gençlik inşa edecek”
Daha sonra kürsüye gelen İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk Türkiye’yi inşa etmekte gençliğin öneminin altını çizdi. Şentürk; “Değerlerimize sahip çıkan bir gençlik yetişirse hem ülkemizin hem insanlığın geleceği umutla dolacaktır. Çünkü biz sömürgeciliği, emperyalizmi, vahşeti bilmeyen bir milletiz. Bizim tarihimizde bebekleri öldürmek, ardından da haklıymış gibi bağırmak yoktur. Necip Fazıl’ın dediği gibi biz, ‘Ben neyim ve bu hal neyin nesi?’ diye sorgulayan dertlenen, düşünen bir gençliğe ihtiyaç duyuyoruz. Bilgiyle donanmış gerektiğinde babasını, dedesini sorgulayabilecek bir gençlik. Araştıracak, hakikati bulacak ve inandığı yolda azimle yürüyecek. Gerekirse cepheye koşacak kadar cesur ama ilim ve irfanla da meşgul olacak. İşte büyük ve güçlü Türkiye’yi böyle bir gençlik inşa edecek. İnşallah bu gençler sizler olacaksınız.” şeklinde konuştu.
İshak Koçoğlu: “Bu proje, gençliği merkeze alıyor”
Program kapsamında konuşan İstanbul Ticaret Odası Meclis Üyesi İshak Koçoğlu da projenin önemine dikkat çekti. Koçoğlu; “Bu proje, gençliği merkeze alan çok katmanlı bir sosyal sorumluluk örneğidir. İş dünyasında gençlere alan açmak artık bir tercih değil zorunluluktur.” şeklinde konuştu.
Mahmut Ekşi: “Gençlere sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmaktır”
İlim ve Fazilet Vakfı Başkanı Mahmut Ekşi “Bizler, gençliğin potansiyeline inanan bir nesiliz. Onlara sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmaktır.” dedi.
Fatma Kıranoğlu: “ ‘Sen varsın, görünüyorsun, değerlisin’ diyerek yola çıktık”
KASDERFED Başkanı Fatma Kıranoğlu program kapsamında konuştu. Kıranoğlu; “Kastamonulu gençlerimiz başta olmak üzere tüm Anadolu gençliğine ‘Sen varsın, görünüyorsun, değerlisin’ demek için yola çıktık.” ifadelerini kullandı.
Dr. Öğr. Üyesi Nebiye Yaşar: “Gölgeden Işığa bir kurum projesi değil bir toplum sözleşmesidir.”
Program kapsamında söz alan Üsküdar Üniversitesi Toplumsal Katkı Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Nebiye Yaşar proje hakkında bilgiler verdi. Yaşar; “Bugün burada yalnızca bir proje başlatmıyoruz. Gençlerin iç dünyasına umut, topluma ise yeni bir nefes armağan ediyoruz. Her genç ışığa layıktır. Her genç, gölgeden çıkmak için sadece bir el bekler. O eli uzatmak bizim toplumsal sorumluluğumuzdur. Gölgeden Işığa bir kurum projesi değil bir toplum sözleşmesidir. Bu sözleşmede imza kalemle değil emekle, sevgiyle, inançla atılmıştır.” ifadelerini kullandı.
Açılış konuşmalarının ardından Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan tarafından “Gençlerle Etkili İletişim Teknikleri” başlıklı konferans verildi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bu proje kendini aşma projesidir”
Projenin önemine dikkat çeken Tarhan; “Bu proje aslında bir gölgeden ışığa çıkma projesi değil kendini aşma projesidir. Bir gencin kendini aşmak gibi bir hedefinin olması gerekiyor. Şu anda modernizmin bize sunduğu gençlik modeli daha çok sadece kendisi için çalışan, kendi çıkarı odaklı yaşayan bir yaşam felsefesini öğretiyor. Modernizm bunu öğretiyor. Hatta bunu Amerika’daki bilim insanları da fark etti. ‘Biz gençliği mahvediyoruz.’ dediler. ‘Gençleri ideallerini değiştirerek yanlış eğitiyoruz.’ diye uyardılar. Yani onlar bunu fark etti. Kendini aşmak önemli. Mesela Silikon Vadisi var orası bir zihin yapısı, bir mindset. Yani oradaki insanlar fiziksel bir vadiden çok bilim ve teknoloji alanında bir zihniyetle kendilerini aşmış kişiler. Bizim de aynı şekilde kendi toplumumuz ve geleceğimiz için bu kendini aşma çabasını göstermemiz gerekiyor. Eğer bu bakış açısını benimseyebilirsek biz de tarih sahnesinde yeniden canlanırız. Çünkü biz Orta Asya’dan çıkmış, Adriyatik’e kadar ulaşmış bir milletiz. Hiperaktif bir toplumuz bizim benzerimiz yok. Bize öğrenilmiş bir çaresizlik öğretildi. Yani, ‘Batı üstün kültür biz düşük kültürüz onlara özenelim, haddimizi bilelim.’ gibi bir anlayış empoze edildi. Hala bu tarzda bir zihinsel hastalık var bizde. Oysa bu hastalığı aşmak, birçok yeni keşfin de kapısını açar. Biz onların yaptıklarından daha fazlasını yapmayı hedeflemeliyiz.” diyerek sözlerine başladı.
“Amaçsız kalan genç yönünü bulamıyor”
Anlam ve amaç peşinde koşan bir gençliğin yetiştirilmesi gerektiğini belirten Tarhan; “Aristoteles, 2 bin 500 yıl önce mutluluğu ikiye ayırıyor. Biri haz mutluluğu yani hedonik mutluluk. Diğeri ise ödomonik mutluluk yani anlam mutluluğu. Haz mutluluğu dopaminle oluşan bir mutluluk. Mesela kokain de aynı mekanizmayla çalışıyor. Mal, para, şöhret… Bunlar da aynı şekilde dopamin salgılatıyor. Hatta yemek yerken bile insan aynı şekilde mutlu oluyor ama dopamin kısa sürelidir, bittiğinde insan tekrar ister. Oysa anlam mutluluğu orta ve uzun vadeli bir mutluluktur. Orta ve uzun vadeli planı olan, kendini aşan kişilerde beyin serotonin üretir. Diğerlerinde ise dopamin. Bu fark bilimsel olarak kanıtlandıktan sonra tüm dünyada ciddi bir paradigma dönüşümü başladı. Birçok şey yeniden yazılıyor artık. ‘Anlam ve amaç peşinde koşan bir insan, bir genç yetiştirmemiz gerekir.’ anlayışı şu anda dünyada güçlü bir eğitim sistemine dönüşüyor. Peki, uğruna emek verilecek, yorulunacak, çile çekilecek bir amaç vermezsek o genç neden kendini harekete geçirsin ki? Amaçsız kalan genç yönünü bulamıyor.” şeklinde konuştu.
“Yetiştireceğimiz gençler kendini aşan gençler olmalı”
Yeni neslin zor olgunlaştığını dile getiren Tarhan; “Önceki kuşaklar yokluk içinde olgunlaşıyordu. Şimdiki genç kuşaklar varlık içinde olgunlaşmak zorunda. Bu daha zor. Varlık içinde olgunlaşmak bir tercihtir ama yokluk içinde olgunlaşmak bir zorunluluktur. Bu yüzden yeni neslin olgunlaşması daha zor. Dolayısıyla gençlere kızmayalım, sitem etmeyelim. Onlara yol göstermeliyiz. Mesela bazen hastaneye madde bağımlısı gençler yatıyor. Onlarla çalışırken sonuç bilinci ve zarar algısı ölçekleri geliştirdik, bunları uyguluyoruz. Çocuk 3-5 gün sonrasını bile düşünmüyor. O yüzden ona beş yıl sonrasına mektup yazdırıyoruz. Yazdığı mektupta ‘Sarıyer’de villam olsun, denizde şunu yapayım, bunu yapayım…’ diyor. Başka bir ego ideali yok. Eğer böyle bir nesil yetişirse bu kayıp bir nesil olur. Gönüllü emperyalizmin üyeleri olurlar. Şu anda gönüllü emperyalizm var. Eskiden emperyalizm işgalle geliyordu şimdi zihinlerimiz işgal edilmiş durumda. Zihinlerdeki bu işgali değiştirmedikçe bu küresel sistemin öznesi değil nesnesi oluruz. Bu yüzden yetiştireceğimiz gençler kendini aşan gençler olmalı. Gölgeden çıkan gençler olmalı. Sadece birkaç şey keşfetmenin ötesinde hayatın sonuna geldiğinde ‘Nasıl anılmak istiyorum? Nasıl bir insan olmak istiyorum?’ diye düşünen gençler yetiştirmeliyiz.” ifadelerini kullandı.
“Bu artık sanal bağımlılık değil davranışsal bağımlılık…”
İnternet bağımlılığına dikkat çeken Tarhan; “İnternetle ilgili günümüzde yaşanan durum çok ciddi. Aşırı zihinsel uğraş, istenilen keyfi almak için giderek daha fazla internet kullanımı... Yani internetin yerine kokaini koyun, aynı etki. Kişi, internet kullanımını kontrol etmekte zorlanıyor. Azaltmaya ya da tamamen bırakmaya yönelik girişimlerde bulunuyor ama başarısız oluyor. ‘Bir daha yapmayacağım.’ diyor ama tekrar yapıyor. İnternet kullanımını azalttığında ya da bıraktığında huzursuzluk, çökkünlük, sinirlilik gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Bu da bir tür yoksunluk belirtisi. Başlangıçta planlanandan daha uzun süre internette kalınıyor. Bu aşırı kullanım nedeniyle okulda, ailede, işte, arkadaş çevresinde problemler yaşanıyor. Eğitim ve kariyerle ilgili fırsatlar tehlikeye giriyor, hatta kaybedilebiliyor. Günlük yaşam aktiviteleri bozuluyor. Kimi zaman kişi, ailesine, arkadaşına, terapistine internette ne kadar vakit geçirdiğiyle ilgili yalan söyleyebiliyor. İnterneti olumsuz duygulardan kaçmak için bir araç olarak kullanıyor. Yani çaresizlik, suçluluk, çökkünlük gibi duygulardan uzaklaşmak için stres azaltma yöntemi gibi... Bunların hepsi bağımlılık belirtileri. Bu artık sanal bağımlılık değil davranışsal bağımlılık olarak adlandırılıyor. Aynı kumar bağımlılığı gibi. Beyindeki ödül sistemini bozuyor. İşte gençler şu anda böyle bir risk altında.” şeklinde konuştu.
“Bugünün ızdırabı, yarının sevincidir”
Sosyal medyanın faydalarını ve zararlarını ele alan Tarhan; “Sosyal medya araçları hayatı kolaylaştırıyor. Gençlere çok güzel şeyler öğretiyor. Geniş iletişim fırsatları sunuyor, bilgiye ulaşmayı kolaylaştırıyor. Diğer yandan da büyük riskler barındırıyor. Bu yüzden bugünün gencinin on yıl ya da elli yıl öncesine göre daha bilinçli olması gerekiyor. Bilinçli olmak kar-zarar analizi yapabilmek, doğru-yanlışı ayırt edebilmek, iyi-kötüyü, güvenli-güvensizi, dost-düşmanı fark edebilmektir. Bu beceriler doğuştan gelmez. Genetik değildir. Bunlar öğretilmesi gereken şeylerdir. Bu yüzden bilinçli bir genç olmak, dünyayı değiştirmeden önce kendini değiştirme cesareti gösterebilmektir. Bu bir cesarettir. Kişinin kendisiyle yüzleşmesi, hatalarını sorgulaması, kendini geliştirmeye çalışması, kendine bir hedef koyması gerekir. O hedefe giderken ‘Bugünün ızdırabı, yarının sevincidir.’ diyebilmeli. Bunu diyebilen genç oturur ders çalışır. Saatlerini vererek bir hedef uğruna çaba gösterir. İşte bu anlam odaklı düşünmektir. Bu idealist bir gençliktir.” dedi.
“İç sorumluluğu olmayan bir kişi kendini geliştiremiyor”
Dış sorumluluğun yanında iç sorumluluğa da odaklanılması gerektiğini söyleyen Tarhan; “Peygamberimizin hayatına baktığımızda çileli dönemlerde, emek verilen zor zamanlarda, insanların motivasyonu için cennet kavramının kullanıldığını görüyoruz. Bu bir tür içsel motivasyon tekniği olarak işlenmiş. Kur’an-ı Kerim’de geçen her bir peygamber kıssası da aslında birer motivasyon hikayesidir. Emin olun, onları bu gözle okuyup değerlendirdiğimizde, gençlerin zorluklarla mücadele etme, hedef belirleme ve engelleri aşma konularında büyük bir ilham ve beceri kazanabileceğini fark ederiz. Bu örnekleri doğru anlamak ve gençlere göstermek çok önemli. Çünkü günümüzde modern eğitim sistemi daha çok dış sorumluluğa odaklı. İç sorumluluğa değil. Artık anlaşıldı ki iç sorumluluğu olmayan bir kişi kendini geliştiremiyor. Başkalarının kurduğu haz tuzaklarına düşüyor. Bağımlılık tuzaklarına yakalanıyor. Kendi hayatının öznesi değil nesnesi oluyor. Sosyal medyanın nesnesi haline geliyor onun öznesi olamıyor.” ifadelerini kullandı.
Tarhan’dan gençlere tavsiyeler…
Gençlere tavsiyelerde bulunan Tarhan; “Sosyal medya, zamanı en kötü kullandıran araçlardan biri haline geldi. Bu yüzden gençlere şunu öneriyorum, günde bir tane kaliteli içerik hedefi koyun. Bir makale okuyun, bir video ya da bir podcast dinleyin. Sadece bir tane, fazlası değil. Sosyal medyayı da takip edin ama onun yanında mutlaka böyle bir içerik de olsun. Aklınıza gelen bir bilgiyi hemen kabul etmeyin, ‘Bu bilgi doğru mu?’ diye sorun. İşte bu dijital okuryazarlıktır. Eğer her duyduğunuza inanırsanız, kullanılırsınız. Çünkü bir insanın hata yapması ya da kötülük yapması için her duyduğuna inanması yeterlidir. Kendini aşmak istiyorsan sorumluluk almaktan da korkmamalısın ve işe küçük adımlarla başlamalısın. Büyük yolculuklar küçük adımlarla başlar. Tıpkı büyük yangınların bir kıvılcımla başlaması gibi. O küçük adımları asla küçümsememek gerekir. Mesela her gün evde küçük bir işi üstlen. Düzen sağlamak, alışveriş yapmak, kardeşinle ilgilenmek gibi. Okulda ya da üniversitede bir öğrenci kulübüne katıl. Örneğin bizim üniversitede projelere katılan gençler var. Gerçekten onları tebrik ediyorum. Bu projelerde emek verdiler ve bu yıl mezun olanlar da oldu. Harcadıkları zamanın ve emeğin karşılığını yıllar sonra çok iyi anlayacaklar. ‘İyi ki bu projede yer almışım.’ diyecekler. Çünkü bu projeler onların hayata bakışını değiştiriyor. Tecrübe, anı biriktiriyorlar. Bu biriken her şey psikolojik sermayedir. Zamanı gelince bu sermayenin meyvelerini toplayacaklar.” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Programın sonunda konuşmacılara günün anısına hediye takdimi yapıldı.
Açılış programı toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.
Sürdürülebilir kalkınma amaçlarına katkı...
“Gölgeden Işığa” Projesi, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) ile doğrudan örtüşecek şekilde kurgulandı.
Bu bağlamda: Nitelikli Eğitim (SKA 4), Cinsiyet Eşitliği (SKA 5), İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme (SKA 8), Eşitsizliklerin Azaltılması (SKA 10), Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar (SKA 16) ve Amaçlar İçin Ortaklıklar (SKA 17) etiketlerine doğrudan katkı sağladı.
- En son haberler
- Düşük doz radyasyon, yüksek güvenlik!24 Haziran 2025
- Endüstri Mühendisliği öğrencileri girişimcilik kültürünü güçlendiriyor24 Haziran 2025
- Akademik yıl kapanışında sanat ve düşünce buluştu24 Haziran 2025
- Prof. Dr. Sevil Atasoy’dan küresel uyuşturucu tehdidine karşı acil eylem çağrısı!24 Haziran 2025
- Gençlerin sessiz düşmanı: Esrar bağımlılığı!24 Haziran 2025
- Prof. Dr. Tarhan: “Bu proje kendini aşma projesidir”24 Haziran 2025
- Prof. Dr. M. Mehdi Ergüzel’den 1453 kitaplık anlamlı bağış23 Haziran 2025
- Sağlık kurumları işletmeciliği mezunları öğrencilerle buluştu23 Haziran 2025
- Bir günde dört mevsim olan kişilikler!23 Haziran 2025
- Yaz sıcaklarında beslenmenizde bunlara dikkat edin!23 Haziran 2025