Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı Yüksek Lisans Programına akademisyenler de ilgi gösteriyor
Giriş06 Şubat 2017
Güncelleme10 Nisan 2023
Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı Yüksek Lisans Programına akademisyenler de ilgi gösteriyor
Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü, Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı Yüksek Lisans Programı'na olan ilgi her geçen gün artarak büyüyor. Bu yıl ki program, akademik camiadan aldığı çok sayıda başvuruyla dikkat çekiyor. Eğitim alan akademisyenler tasavvufun hangi alanlarda kendilerini ve çalışma alanlarını beslediğini anlattı.
Akademisyen olarak çeşitli üniversitelerde öğretim üyeliği görevlerini yürüten çok sayıda isim, bu yıl Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü, Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı Yüksek Lisans Programı'na başvuru yaptı.
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Tanrıtanır, Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Melike Türkan Bağlı ve İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hatice Hümanur Bağlı programın öğrencileri arasında.
“Sıra dışı olaylar beni çok etkiledi”
Yüksek lisans programına katılım için çok heyecanlı olduğunu belirten Prof. Dr. Ercan Tanrıtanır; "Rahmetli halamın çocukluk yaşlarımda iken anlattığı, Çanakkale gazisi aynı zamanda da bir Rıfaî dervişi olan dedemin vefat anında yaşadığı sıra dışı olaylar beni çok etkilemişti. Bilinçaltıma yerleşen bu olayı anlamak için yaptığım uzun soluklu okumalardan oluşan malumatı bilgiye dönüştürmek için, -aslında tevafuken haberdar olduğum- Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü’nün “Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı Yüksek Lisansı” na başvurmuştum. Hocalarımızı, eğitim-öğretim kalitesini ve öğrendiklerimizi dikkate aldığımızda iyi ki de başvurmuşum diyorum. Buna ilave olarak, enstitümüzün kendi alanında var olan büyük bir boşluğu doldurduğu inancındayım." dedi.
“Tasavvuf dokunduğu her yeri besliyor”
Programın alanında öncü bir çalışma olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Hatice Hümanur Bağlı da; “Tasavvuf yüksek lisans programına kayıt olduktan sonra, hem bir eğitimci hem de bir araştırmacı olarak kendi çalıştığım disiplinin ötesinde tavır ve duruş manasında beni ne kadar pozitif yönde etkilediğini fark ettim. Tasarım alanında çalışan bir akademisyen olarak da söyleyebilirim ki tasavvuf, bu alanı dokunduğu her yerden ve çok orijinal bağlantılarla besliyor, kadim düşünme biçimleri ve estetiği ile zenginleştirip özgünleştiriyor. Bu topraklarda yeşermiş, neredeyse genlerimize işlemiş ama farkına varmadan geçip gittiğimiz bir kültürün hem gündelik hayatımız hem de meslek hayatımızda nasıl nefes alıp vermeye kendi şeklini almaya ve ne tür açılımlar yaratmaya başladığını hayret ve sevgi ile gördüm. Bu gerçek anlamda öncü çalışmada emeği geçen herkesin önünde saygıyla eğiliyor ve teşekkür ediyorum.” sözleriyle program hakkındaki düşüncelerini dile getirdi.
“Bir akademisyenin tasavvufu göz ardı etmek gibi bir lüksü yok”
Dünya’daki sıkıntılara karşı tasavvufun çözüm potansiyelini dile getiren Doç. Dr. Melike Türkân Bağlı da; “Sosyal bilimler alanında çalışan ve insanın duygu, düşünce ve davranışlarını anlama ve açıklama gayretinde olan araştırmacıların, insanı kozmik bir çerçevede kendisiyle buluşturan, bütüncül bir perspektif sunarak onun anlam arayışına cevap veren, insanın varoluşundan bu yana mevcut olduğunu bildiğimiz kadim bir düşünce geleneği olan tasavvuf ile yakın temas kurmalarının son derece gerekli olduğunu düşünüyorum. Üstelik tasavvuf, bizim ait olduğumuz kültür sisteminde ve coğrafyada inkâr edilemez bir fenomen olarak siyasetten ahlâka, günlük alışkanlıklardan eğitime kadar birçok alanda açık bir şekilde etkisini göstermiştir ve göstermeye de devam etmektedir. Dolayısıyla Türkiye'de yaşayan ve Türkiye üzerine çalışan herhangi bir akademisyenin, etkisi bu kadar açık olan psiko-sosyo-kültürel bir faktörü göz ardı etmek gibi bir lüksü olmadığı kanaatindeyim. Tasavvuf disiplininin, toplumsal yaşayış düzenlemeleri ile ilgili olarak, bireyin konumunu ve özerkliğini de gözardı etmeyen özgün bir çözüm üretme potansiyeli var. Birçok problemle karşı karşıya olduğumuz günümüz dünyasında bu potansiyelden niçin yararlanmayalım? Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı yüksek lisans programı, yukarıda bahsedilen hususları ele almak konusunda son derece işlevsel. Hâlihazırda herhangi bir disipline angaje olmuş bütün profesyonellere ve özellikle sosyal bilimler alanında çalışan akademisyenlere tavsiye edebileceğim bir program.” dedi.
“Yatay değil dikey gelişim”
Hangi alanda olursa olsun, Modernizmin getirdiği disipliner ayrışmanın, “bütünden koparan” doğal sonuçlarına dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Esin Tümer; “Mimarlık disiplini içinden gelen halen hem iş sağlığı güvenliğinde eğitim vermeye çalışan hem de bir gazetede köşe yazarı olarak çalışmaya devam eden bir fani olarak, tasavvuf öğretisinin bireysel süreçte ve mesleki bağlamda yatay yanı sıra dikey gelişim sürecine etkisini bir fiil tecrübe etmenin zevkine vardım ve gördüm ki yatay yönde ilerleme önce kendimizi sonra birbirimizi bağımlı olarak yaptığımız işi anlamlandırma da son derece yetersiz. Modern insanın anlam arayışından tutun da mimari mekanın bizi ruhsal olarak beslemesine kadar pek çok farklı alanı dikey yönde bağlayan ve geliştiren unsur tasavvuf hazinesi içinde saklı. Öte yandan bilimsel ortamın göbeğindeki biz akademisyenlerin hangi pencereden bakarsak bakalım, “metodoloji” sunan Tasavvuf disiplinine karşı kayıtsız kalmamız yaptığımız işin gereği imkansız. Bu bağlamda herhangi bir lisans disiplin sınırı olmadan bir bireyin kendi yolculuğunu bireysel ve mesleki bağlamda anlamlandırabilmesi için kaçırılmaz bir program ve deneyim” dedi.
Akademik kadro zenginliği
Bilimsel içerik danışmanlığı Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç tarafından yürütülen program; tasavvuf doktrini, tasavvuf tarihi, İslam düşünce ve medeniyet tarihi konularını, temel İslam bilimleri ile bütünlüklü, tasavvuf edebiyatı ve sosyal alanın başlıca disiplinleri ile birlikte ele alıyor.
Programda, dersler ve seminerler; Prof. Dr. Emine Yeniterzi, Prof. Dr. Osman Nuri Küçük, Doç. Dr. Niyazi Beki, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Murat Özel (Yalova Üni. İlahiyat Fakültesi), Yrd. Doç. Dr. Cangüzel Zülfikar, Zeynep Akay ve Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanları Cemalnur Sargut ve Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç tarafından veriliyor.
Program, aynı zamanda, “İslam düşüncesi ve tasavvuf” perspektifinden bakan Türkiye kaynaklı disiplinler arası kültür çalışmaları üretimine katkı sağlamayı hedefliyor.
Programa herkes katılabiliyor
Program farklı meslek grupları ve alanlardan, tasavvuf çalışmaları yapmak isteyenler için yeni imkânlar sunuyor. Ayrıca enstitünün yürütmekte olduğu uluslararası kültür ve araştırma projeleri programı zenginleştiriyor. Bunun yanı sıra “Yaşam boyu eğitim” kapsamında düzenlenmekte olan eğitim programları ile temel ve akademik düzeyde tasavvuf içeriği farklı ilgi katmanlarında işlenebiliyor.
Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü, Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı Yüksek Lisans Programı'na olan ilgi her geçen gün artarak büyüyor. Bu yıl ki program, akademik camiadan aldığı çok sayıda başvuruyla dikkat çekiyor. Eğitim alan akademisyenler tasavvufun hangi alanlarda kendilerini ve çalışma alanlarını beslediğini anlattı.
Akademisyen olarak çeşitli üniversitelerde öğretim üyeliği görevlerini yürüten çok sayıda isim, bu yıl Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü, Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı Yüksek Lisans Programı'na başvuru yaptı.
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Tanrıtanır, Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Melike Türkan Bağlı ve İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hatice Hümanur Bağlı programın öğrencileri arasında.
“Sıra dışı olaylar beni çok etkiledi”
Yüksek lisans programına katılım için çok heyecanlı olduğunu belirten Prof. Dr. Ercan Tanrıtanır; "Rahmetli halamın çocukluk yaşlarımda iken anlattığı, Çanakkale gazisi aynı zamanda da bir Rıfaî dervişi olan dedemin vefat anında yaşadığı sıra dışı olaylar beni çok etkilemişti. Bilinçaltıma yerleşen bu olayı anlamak için yaptığım uzun soluklu okumalardan oluşan malumatı bilgiye dönüştürmek için, -aslında tevafuken haberdar olduğum- Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü’nün “Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı Yüksek Lisansı” na başvurmuştum. Hocalarımızı, eğitim-öğretim kalitesini ve öğrendiklerimizi dikkate aldığımızda iyi ki de başvurmuşum diyorum. Buna ilave olarak, enstitümüzün kendi alanında var olan büyük bir boşluğu doldurduğu inancındayım." dedi.
“Tasavvuf dokunduğu her yeri besliyor”
Programın alanında öncü bir çalışma olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Hatice Hümanur Bağlı da; “Tasavvuf yüksek lisans programına kayıt olduktan sonra, hem bir eğitimci hem de bir araştırmacı olarak kendi çalıştığım disiplinin ötesinde tavır ve duruş manasında beni ne kadar pozitif yönde etkilediğini fark ettim. Tasarım alanında çalışan bir akademisyen olarak da söyleyebilirim ki tasavvuf, bu alanı dokunduğu her yerden ve çok orijinal bağlantılarla besliyor, kadim düşünme biçimleri ve estetiği ile zenginleştirip özgünleştiriyor. Bu topraklarda yeşermiş, neredeyse genlerimize işlemiş ama farkına varmadan geçip gittiğimiz bir kültürün hem gündelik hayatımız hem de meslek hayatımızda nasıl nefes alıp vermeye kendi şeklini almaya ve ne tür açılımlar yaratmaya başladığını hayret ve sevgi ile gördüm. Bu gerçek anlamda öncü çalışmada emeği geçen herkesin önünde saygıyla eğiliyor ve teşekkür ediyorum.” sözleriyle program hakkındaki düşüncelerini dile getirdi.
“Bir akademisyenin tasavvufu göz ardı etmek gibi bir lüksü yok”
Dünya’daki sıkıntılara karşı tasavvufun çözüm potansiyelini dile getiren Doç. Dr. Melike Türkân Bağlı da; “Sosyal bilimler alanında çalışan ve insanın duygu, düşünce ve davranışlarını anlama ve açıklama gayretinde olan araştırmacıların, insanı kozmik bir çerçevede kendisiyle buluşturan, bütüncül bir perspektif sunarak onun anlam arayışına cevap veren, insanın varoluşundan bu yana mevcut olduğunu bildiğimiz kadim bir düşünce geleneği olan tasavvuf ile yakın temas kurmalarının son derece gerekli olduğunu düşünüyorum. Üstelik tasavvuf, bizim ait olduğumuz kültür sisteminde ve coğrafyada inkâr edilemez bir fenomen olarak siyasetten ahlâka, günlük alışkanlıklardan eğitime kadar birçok alanda açık bir şekilde etkisini göstermiştir ve göstermeye de devam etmektedir. Dolayısıyla Türkiye'de yaşayan ve Türkiye üzerine çalışan herhangi bir akademisyenin, etkisi bu kadar açık olan psiko-sosyo-kültürel bir faktörü göz ardı etmek gibi bir lüksü olmadığı kanaatindeyim. Tasavvuf disiplininin, toplumsal yaşayış düzenlemeleri ile ilgili olarak, bireyin konumunu ve özerkliğini de gözardı etmeyen özgün bir çözüm üretme potansiyeli var. Birçok problemle karşı karşıya olduğumuz günümüz dünyasında bu potansiyelden niçin yararlanmayalım? Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı yüksek lisans programı, yukarıda bahsedilen hususları ele almak konusunda son derece işlevsel. Hâlihazırda herhangi bir disipline angaje olmuş bütün profesyonellere ve özellikle sosyal bilimler alanında çalışan akademisyenlere tavsiye edebileceğim bir program.” dedi.
“Yatay değil dikey gelişim”
Hangi alanda olursa olsun, Modernizmin getirdiği disipliner ayrışmanın, “bütünden koparan” doğal sonuçlarına dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Esin Tümer; “Mimarlık disiplini içinden gelen halen hem iş sağlığı güvenliğinde eğitim vermeye çalışan hem de bir gazetede köşe yazarı olarak çalışmaya devam eden bir fani olarak, tasavvuf öğretisinin bireysel süreçte ve mesleki bağlamda yatay yanı sıra dikey gelişim sürecine etkisini bir fiil tecrübe etmenin zevkine vardım ve gördüm ki yatay yönde ilerleme önce kendimizi sonra birbirimizi bağımlı olarak yaptığımız işi anlamlandırma da son derece yetersiz. Modern insanın anlam arayışından tutun da mimari mekanın bizi ruhsal olarak beslemesine kadar pek çok farklı alanı dikey yönde bağlayan ve geliştiren unsur tasavvuf hazinesi içinde saklı. Öte yandan bilimsel ortamın göbeğindeki biz akademisyenlerin hangi pencereden bakarsak bakalım, “metodoloji” sunan Tasavvuf disiplinine karşı kayıtsız kalmamız yaptığımız işin gereği imkansız. Bu bağlamda herhangi bir lisans disiplin sınırı olmadan bir bireyin kendi yolculuğunu bireysel ve mesleki bağlamda anlamlandırabilmesi için kaçırılmaz bir program ve deneyim” dedi.
Akademik kadro zenginliği
Bilimsel içerik danışmanlığı Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç tarafından yürütülen program; tasavvuf doktrini, tasavvuf tarihi, İslam düşünce ve medeniyet tarihi konularını, temel İslam bilimleri ile bütünlüklü, tasavvuf edebiyatı ve sosyal alanın başlıca disiplinleri ile birlikte ele alıyor.
Programda, dersler ve seminerler; Prof. Dr. Emine Yeniterzi, Prof. Dr. Osman Nuri Küçük, Doç. Dr. Niyazi Beki, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Murat Özel (Yalova Üni. İlahiyat Fakültesi), Yrd. Doç. Dr. Cangüzel Zülfikar, Zeynep Akay ve Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanları Cemalnur Sargut ve Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç tarafından veriliyor.
Program, aynı zamanda, “İslam düşüncesi ve tasavvuf” perspektifinden bakan Türkiye kaynaklı disiplinler arası kültür çalışmaları üretimine katkı sağlamayı hedefliyor.
Programa herkes katılabiliyor
Program farklı meslek grupları ve alanlardan, tasavvuf çalışmaları yapmak isteyenler için yeni imkânlar sunuyor. Ayrıca enstitünün yürütmekte olduğu uluslararası kültür ve araştırma projeleri programı zenginleştiriyor. Bunun yanı sıra “Yaşam boyu eğitim” kapsamında düzenlenmekte olan eğitim programları ile temel ve akademik düzeyde tasavvuf içeriği farklı ilgi katmanlarında işlenebiliyor.
- En son haberler
- El yazısı yazmak bilgiyi aktif bir şekilde işleyerek anlamlandırmayı sağlıyor07 Aralık 2024
- Halide İncekara: “Kadınların eşit haklara sahip olması, toplumsal bir gerekliliktir”06 Aralık 2024
- Dondurulmuş Fast Food'un sağlık üzerindeki gizli tehlikesi!06 Aralık 2024
- Üsküdar Üniversitesinde Proje Lansman Toplantısı gerçekleştirildi06 Aralık 2024
- TikTok canlı yayınlarında denetim sistemi yetersiz mi?06 Aralık 2024
- ‘Klinik Deneyimler Serisi’ öğrencilerin başarılarını artırmayı amaçlıyor…06 Aralık 2024
- “Baldırlarda bulunan kaslarımız, ‘ikinci kalp’ işlevi görüyor”06 Aralık 2024
- Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Gençlere adil örnek olamazsak onları kaybederiz”06 Aralık 2024
- Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Toplumda grup stresi var”05 Aralık 2024
- Kadına yönelik şiddete insan hakları vurgusu yapıldı05 Aralık 2024