Potansiyel riskleri nedeniyle diyabet tedavisi çok yönlü ele alınmalı!

Abone ol

google news logo
Giriş14 Kasım 2024

Diyabetin günümüzde sık rastlanan bir sağlık sorunu olduğuna değinen uzmanlar diyabet tedavisinin çok yönlü ele alınması gerektiğini söylüyor.

Gastroenteroloji ve Dahiliye Uzmanı Prof. Dr. Aytaç Atamer: “Diyabet tedavisinde, endokrinoloji, nefroloji kardiyoloji, göz, nöroloji , kalp damar cerrahisi, ortopedi, plastik cerrahi,  psikiyatri uzmanı ve diyetisyen desteği gerekebilir.”

Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit: “Doğru beslenme, diyabet tedavisinde en az ilaçlar kadar önemli.”

Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Baki Meşe: “Kan şekeri düzeyinin yüksek olması ağızdaki bakterilerin artmasına ve diş eti hastalıklarının gelişmesine zemin hazırlıyor.”

Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven: “Diyabet yalnızca fiziksel sağlığı değil, aynı zamanda mental sağlığı da derinden etkileyebilen bir hastalık.”

 

Potansiyel riskleri nedeniyle diyabet tedavisi çok yönlü ele alınmalı!

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi ve Üsküdar Diş Hastanesi uzmanları, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü dolayısıyla, multidisipliner bir tedavi yaklaşımı gerektiren diyabet hakkında bilgi verdi.
Diyabet birçok hastalığa neden olma potansiyeline sahip…

Diyabetin günümüzde sık rastlanan bir sağlık sorunu olduğuna dikkat çeken Gastroenteroloji ve Dahiliye Uzmanı Prof. Dr. Aytaç Atamer, “2040 yılında dünyada yaklaşık 650 milyon diyabet hastası olacağını tahmin ediliyor. Bunun dışında 320 milyon kadar da Prediyabet denilen halk arasında gizli şeker olarak bilinen diyabet hastası mevcut.” dedi.

Diyabetin birçok hastalığa neden olabilme potansiyeli nedeniyle farklı açılardan değerlendirmesi gereken bir durum olarak karşımıza çıktığını ifade eden Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Diyabet komplikasyonları başlangıç olarak dahiliye uzmanları tarafından takip edilir. Hasta Diyabetik Ketoasidoza girerse (Vücut yeterli insülin üretemediğinde gelişen, acil müdahale gerektiren ciddi bir klinik durum) Endokrinoloji uzmanından da destek alınabilir.” şeklinde konuştu.

Farklı alanların eş zamanlı takibi gerekebilir…

Diyabetin uzun dönemde hastalarda böbrek yetmezliğine neden olabileceğine değinen Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Bu nedenle Nefroloji hekiminin takibi de gerekir. Diyabet hastalıklarında sıklıkla Hipertansiyon, Ateroskleroz gibi rahatsızlıklar görülür ve Kardiyoloji uzmanından destek almak gerekir. Ayrıca diyabet göz sinirlerini, göz damarlarını etkiler. Körlüğün en yaygın nedeni diyabet olduğu için hastaların göz doktoru takibinde olması da gerekir.” dedi.

Prof. Dr. Aytaç Atamer, diyabet hastalarının başka hangi alanların takibinde olması gerektiği ile ilgili şunları söyledi:

“Diyabet sinir sistemini de etkilediğinden Diyabetik Nöropati gelişebilir. Bu nedenle Nöroloji uzmanından destek almakta fayda vardır. Diyabetli bireylerde Diyabetik Ayak denilen ayak yaraları oluşabilir. Bu yaraların çok sıkı bir şekilde takip edilmesi ve bakımının yara bakım uzmanları tarafından yapılması gerekir. Zira bu yaralar nedeniyle kangren oluşabilir. Bu noktada Kalp Damar Cerrahisinin de takibi gerekir. Bazı ileri vakalar ampütasyona gidebileceği için Ortopedi uzmanları ve Kardiyovasküler Cerrahi uzmanları da sürece dahil olur. Diyabetik Ayak sonucunda bazen deri nakilleri de gerekebildiğinden Plastik Cerrahi uzmanlarının da desteğine başvurulabilir. Diyabetli hastalarda psikiyatrik sorunlar da görülebilir. Bu noktada psikiyatri uzmanlarından destek alınmalı.”

Düzenli takip ile hastalar sağlıklı bir hayat sürebilir

Diyabetin neden olabileceği komplikasyonların önlenmesi için yapılması gereken en önemli şeyin hastanın şekerini son derece iyi bir şekilde takip etmesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Aytaç Atamer, “3 aylık kan şekeri takibi dediğimiz Hemoglobin A1c testleri düzenli yapılmalı ve kişi yılda bir kez göz doktoru muayenesine gitmeli. Ayrıca hastalarının diyeti de son derece önemli. Diyetisyenden yardım alarak doğru bir beslenme düzeni oluşturabilirler. Hastalar düzenli olarak takiplerini yaptırır ve dikkat etmesi gereken noktalara uyum sağlarlarsa komplikasyonları önleyebilir ve sağlıklı bir hayat sürebilirler.” açıklamasını yaptı.

Diyabet tedavisinde doğru beslenme ilaçlar kadar önemli
Son yıllarda diyabet tedavisinde birçok yeni ilaç ve cerrahi girişimlerin yer aldığını dile getiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, buna rağmen değişmeyen tek şeyin beslenme ve fiziksel aktivitenin önemi olduğunu söyledi.



Doğru beslenmenin, diyabet tedavisinde en az ilaçlar kadar önemli olduğunu vurgulayan Hülya Yiğit, “Yıllar boyunca diyabet tedavisinde birçok farklı diyet önerildi. Özellikle tip 2 diyabeti önlemede en etkili ve bilimsel olarak kanıtlanmış beslenme modeli Akdeniz tipi beslenmedir. Akdeniz tipi beslenmede diyet lifinden zengin renkli sebze ve meyvelerin, kurubaklagillerin, kuruyemişlerin, yulaf, çavdar gibi tam tahılların tüketimi sıklıkla, az yağlı süt ve yoğurt ürünlerinin tüketimi orta düzeyde, doymuş yağlar ve kırmızı etin tüketimi ise daha az sıklıkla önerilir.” dedi.

Beslenme programları kişiye göre, diyetisyen tarafından düzenlenmeli

Diyabetik bireylerin beslenmesinde ana öğünlerde karbonhidrat ve protein içeriğinin dengeli olması gerektiğini aktaran Hülya Yiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çoğu diyabetli birey pilav, makarnayı daha az tüketmesi gerektiğini bilir ancak atıştırmalıklara dikkat etmez. Galetalar, kepekli bisküviler, şekersiz adı altında tatlandırıcı eklenmiş yiyecekler ve şekersiz içecekler de kan şekeri dengesini olumsuz etkileyebilir. Ayrıca büyük porsiyonlarda tüketilen kırmızı etin de kan şekerini etkileyebileceği unutulmamalı.

Son zamanlarda özellikle  tip 2 diyabetin beslenme tedavisinde aralıklı açlık diyetlerinin de yararlı etkileri olduğu görüldü. Ancak bu diyet yöntemlerinin bazı riskleri olduğu dikkate alınmalı. Özellikle diyabetik bireylerde diyetisyen ve doktor kontrolünde uygulanması gerektiği unutulmamalı. Diyabetli bireylerin beslenme programları; vücut ağırlığına, fiziksel aktivite durumuna, sosyoekonomik durumuna ve beslenme alışkanlıklarına göre diyetisyen tarafından düzenlenmeli.”

Diyabetli bireylerde diş eti iltihapları daha sık görülüyor

Kan şekeri düzeyinin yüksek olmasının ağızdaki bakterilerin artmasına ve diş eti hastalıklarının gelişmesine zemin hazırladığına dikkat çeken Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Baki Meşe, “Aynı zamanda, diyabetli bireylerde tükürük akışında azalma olabilir ve bu da ağız kuruluğu sorununa yol açarak, diş çürümesi ve diş eti hastalıkları riskini artırır.” dedi.

Diyabetli bireylerde en yaygın görülen ağız ve diş sağlığı sorunlarına değinen Dr. Öğr. Üyesi Baki Meşe, şunları söyledi:

“Diyabetli bireylerde diş eti iltihapları daha sık görülür ve kan şekeri kontrolü iyi olmayan hastalarda bu durum ilerleyerek diş kaybı, kemik kaybı gibi komplikasyonlara yol açabilir. Özellikle ağız içi mantar enfeksiyonları, diyabetli bireylerde sık görülür. Yüksek kan şekeri seviyeleri ağız içi mantar gelişimini destekleyebilir. Ayrıca, ağızdaki iltihaplı bir durum, diyabet kontrolünü zorlaştırarak kan şekeri seviyelerinin daha da yükselmesine neden olabilir. Bu durum, genel sağlığı olumsuz etkileyebilir ve diyabetin komplikasyonlarının artmasına yol açabilir.”

Kan şekeri kontrolü, ağız içi enfeksiyonları önlemeye de yardımcı oluyor

Diyabetli bireylerin ağız hijyenine dikkat etmesinin, kan şekeri kontrolü üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabileceğine değinen Dr. Öğr. Üyesi Baki Meşe diyabetli bireylere şu önerilerde bulundu:



“Dişlerin günde en az iki kez fırçalanması ve diş ipi kullanımı önemli bir adım. Diyabetli bireylerin altı ayda bir diş hekimine görünmeleri, ağız sağlığındaki problemleri erken tespit etmeye yardımcı olur. Şekersiz sakız çiğneme veya su tüketimini arttırarak ağız kuruluğunun önlenmesi hedeflenebilir. Sigara, diş eti hastalıklarını artıran önemli bir faktördür. Diyabetli bireylerin ağız sağlığını korumak için sigaradan uzak durmaları önerilir. İyi bir kan şekeri kontrolü, ağız sağlığını korumak için gereklidir. Diyabetli bireylerin beslenme ve yaşam tarzlarına dikkat ederek kan şekeri seviyelerini dengede tutmaları ağız içi enfeksiyonları önlemede destek olur.”

Diyabetin neden olduğu potansiyel sağlık tehditleri stres ve kaygıya neden olabiliyor

Diyabetin yalnızca fiziksel sağlığı değil, aynı zamanda mental sağlığı da derinden etkileyebilen bir hastalık olduğunun altını çizen Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, “Diyabetli bireyler, günlük kan şekeri takibi ve tedavi süreçlerine sürekli uyum sağlamak zorunda olduklarından, bu durum sıklıkla stres ve kaygı yaratabilir.” dedi.

Kan şekeri düzeylerinin ani yükselmesi veya düşmesinin ciddi sonuçlara neden olabileceğinden bu durumun da hastaların kaygı düzeylerini artırabildiğini dile getiren Sena Kalaz Güven, “Bu tür belirsizlikler ve potansiyel sağlık tehditleri, kişinin günlük yaşamını ve işlevselliğini olumsuz etkileyebilir. Diyabet yönetimiyle ilgili yaşanan zorluklar, uzun süreli tedaviye uyum sağlama, diyet kısıtlamaları, yaşam tarzı değişiklikleri yapma zorunluluğu, insülin enjeksiyonlarının ciltte iz bırakması veya kilo alımına yol açması gibi durumlar bireylerin bedensel imajını ve özsaygısını olumsuz etkileyebilir, depresyon riskini önemli ölçüde artırabilir ve duygusal olarak tükenmiş hissettirebilir.” şeklinde konuştu.



Psikolojik yükler, diyabetin yönetimini karmaşık hale getirebilir

Diyabetin uzun vadeli etkilerinin bilişsel fonksiyonları da olumsuz etkileyebileceğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, “Özellikle kan şekeri seviyelerinin dalgalanması, dikkat eksikliği, bellek sorunları ve zihinsel bulanıklığa neden olabilir. Bu tür bilişsel zorluklar, hastaların günlük görevleri yerine getirme kabiliyetlerini zorlaştırabilir.” dedi.

“Tüm bu psikolojik yükler, diyabetin yönetimini daha karmaşık hale getirebilir ve hastaların profesyonel psikolojik destek almasını gerektirebilir.” diyen Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven sözlerini şöyle tamamladı:

“Bilişsel davranışçı terapi (BDT), bireysel psikoterapi, destek grupları, motivasyonel görüşme ve aile terapisini içerebilen psikolojik destek seçenekleri diyabetli bireylerin duygusal ve psikolojik zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olabilir, tedaviye uyumlarını artırabilir ve yaşam kalitelerini iyileştirebilir. Diyabet hastalarına yönelik terapi ve danışmanlık hizmetlerinde, hastaların fiziksel ve psikolojik zorlukları bir bütün olarak ele alınmalıdır.”