Dil öğrenmek beyin sağlığını destekliyor
Yeni bir dil öğrenmenin, beyin sağlığını destekleyen güçlü bir bilişsel egzersiz olduğunu belirten uzmanlar, beynin farklı bölgeleri arasındaki etkileşimin, sinir ağlarının güçlenmesine ve bilişsel kapasitenin artmasına yardımcı olduğunu söylüyor.
Bilişsel rezervin, beynin yaşlanma sürecinde ve nörolojik hastalıklara karşı dayanıklılığını belirleyen önemli bir faktör olduğunu aktaran Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Yeni bir dil öğrenmek, beyin hücreleri arasındaki bağlantıları güçlendirerek bu rezervi artırır.” dedi. İki veya daha fazla dil bilen bireylerde Alzheimer belirtilerinin ortalama 4-5 yıl daha geç ortaya çıktığını dile getiren Alp, dil öğrenme sürecinde özellikle konuşma pratiğinin, beyin hücreleri arasındaki bağlantıları güçlendirerek bilişsel kapasiteyi artırdığını vurguladı.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, yabancı dil öğrenmenin beyin sağlığına etkileri hakkında bilgi verdi.
Dil öğrenme sürecinde beynin farklı bölgeleri arasındaki etkileşim artıyor
Dil öğrenme sürecinin, beynin birçok farklı bölgesinde yapısal ve işlevsel değişikliklere yol açtığına dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Özellikle dil işleme ve üretiminden sorumlu olan Wernicke ve Broca alanları, yeni kelimeleri öğrenme ve anlamlandırma sürecinde aktif rol oynar. Bunun yanı sıra, hafıza ile doğrudan ilişkili olan hippokampus, yeni bilgilerin depolanmasını ve gerektiğinde geri çağrılmasını sağlar. Prefrontal korteks ise dilin kurallarını anlamak, kelimeleri uygun bağlamda kullanmak ve hızlı kararlar almak gibi yürütücü işlevleri düzenler. Beynin farklı bölgeleri arasındaki bu etkileşim, sinir ağlarının güçlenmesine ve bilişsel kapasitenin artmasına yardımcı olur.” açıklamasını yaptı.
Birden fazla dil konuşmak, beynin yaşlanmasını yavaşlatmada önemli rol oynuyor
Bilişsel rezervin, beynin yaşlanma sürecinde ve nörolojik hastalıklara karşı dayanıklılığını belirleyen önemli bir faktör olduğunu aktaran Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Yeni bir dil öğrenmek, beyin hücreleri arasındaki bağlantıları güçlendirerek bu rezervi artırır.” dedi.
Bu sayede, yaşa bağlı bilişsel kayıplar veya nörodejeneratif hastalıklar ortaya çıktığında, bireyin bilişsel işlevlerini daha uzun süre koruyabilmesinin mümkün hale geldiğini ifade eden Alp, araştırmaların, birden fazla dil konuşan bireylerin beyinlerinde daha fazla nöroplastisite gözlemlendiğini ve bunun da beyin yaşlanmasını yavaşlatmada önemli bir rol oynadığını gösterdiğini açıkladı.
Bunama semptomları dil öğrenerek geciktirilebilir!
Bilimsel çalışmaların, iki veya daha fazla dil bilen bireylerde Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıkların belirtilerinin ortalama 4-5 yıl daha geç ortaya çıktığını gösterdiğini de sözlerine ekleyen Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, şunları söyledi:
“Bunun temel nedeni, birden fazla dili aktif olarak kullanmanın beyin için sürekli bir bilişsel egzersiz niteliğinde olmasıdır. İki dilli bireylerin beyinlerinde, dil ile ilgili görevlerde daha fazla sinirsel aktivite gözlemlenir ve bu da beyin dokusunda hastalığa bağlı kayıplar yaşandığında telafi edici mekanizmaların devreye girmesine yardımcı olur. Dolayısıyla, yeni bir dil öğrenmek ve düzenli olarak kullanmak, beyin sağlığını koruma açısından önemli bir avantaj sağlayabilir.
Yapılan araştırmalara göre, iki veya daha fazla dil bilen bireylerde bunama riski daha düşük olmasa bile, hastalığın semptomları çok daha geç ortaya çıkabilmektedir. Ancak burada unutulmaması gereken bir diğer nokta, dil öğrenmenin tek başına yeterli olmadığıdır. Beslenme, fiziksel aktivite ve sosyal etkileşim gibi faktörler de bilişsel sağlığı koruma açısından büyük önem taşır.”
Konuşma pratiği, beyin için güçlü bir egzersiz!
Yeni bir dil öğrenmenin yaşı olmadığını ve ileri yaşlarda da bu sürece başlamanın, beynin bilişsel işlevlerini destekleyerek yaşlanma sürecini olumlu yönde etkileyebileceğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Dil öğrenme süreci, hafıza, dikkat ve problem çözme becerilerini geliştiren bir bilişsel egzersiz niteliğindedir. Yaş ilerledikçe öğrenme hızında bazı değişiklikler meydana gelse de, düzenli pratikle beynin yeni bilgileri işleme kapasitesi korunabilir. Bu süreç, aynı zamanda beyin hücreleri arasındaki bağlantıların güçlenmesine katkıda bulunarak yaşa bağlı bilişsel gerilemeyi yavaşlatabilir.” dedi.
Dil öğrenme sürecinde en etkili yöntemlerin, bireyin aktif katılımını sağlayan ve farklı duyusal modaliteleri harekete geçiren teknikler olduğunu da dile getiren Alp, “Özellikle konuşma pratiği, beyin için güçlü bir egzersiz niteliği taşır çünkü hem hafıza hem de yürütücü işlevleri aynı anda çalıştırır. Dinleme ve okuma çalışmaları, kelime dağarcığını genişleterek bilişsel esnekliği artırırken, yazma çalışmaları motor bellek ve kavramsal öğrenmeyi destekleyerek bilgilerin daha kalıcı hale gelmesine yardımcı olur. Uygulamalı öğrenme yöntemleri, yani dili gerçek yaşam bağlamında kullanma fırsatı sunan teknikler de oldukça etkilidir. Örneğin, dil değişim programları, yurt dışı deneyimleri veya yabancı dilde sohbet gruplarına katılmak, öğrenme sürecini hızlandırarak beyin için maksimum bilişsel uyarım sağlayabilir.” diyerek sözlerini tamamladı.
- En son haberler
- “4. Uluslararası Gıda Kimyası Kongresi” önemli isimleri bir araya getiriyor…29 Mart 2025
- Bireysel ihtiyaçları anlamada diyetisyenlerin tecrübesine ihtiyaç var!29 Mart 2025
- Diyabetlilerde topuk çatlağı kangrene kadar gidebiliyor!29 Mart 2025
- Prof. Dr. Nevzat Tarhan: "Evlilikte güven yoksa sevgi buharlaşıyor!"29 Mart 2025
- Bayram ziyaretleri toplumsal dayanışmayı güçlendiriyor!28 Mart 2025
- Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL ailesinde bayram coşkusu!28 Mart 2025
- Rusya-Ukrayna Savaşının tarihsel arka planı konuşuldu28 Mart 2025
- Oyun bağımlılığı aile hayatını ve sosyal ilişkileri tehdit ediyor!28 Mart 2025
- Otoimmün hastalıklar hayat kalitesini etkiliyor!28 Mart 2025
- MAXQDA eğitimi verildi28 Mart 2025